Günlük hayatta hemen hemen herkesin başına gelen "kelimenin tam dilimin ucunda olması" hissi, uzun süre boyunca basit bir yorgunluk veya dikkat dağınıklığı olarak nitelendirildi. Ancak İngiltere ve ABD merkezli yürütülen yeni kapsamlı çalışmalar, bu dilsel aksamaların nörodejeneratif süreçlerle doğrudan bağlantılı olduğunu kanıtladı.

CAMBRİDGE ÜNİVERSİTESİ: DİL VE HAFIZA ARASINDAKİ GİZLİ BAĞ

Cambridge Üniversitesi tarafından yürütülen ve sonuçları Journal of Neuroscience dergisinde yayımlanan araştırmada, dilsel becerilerdeki çok küçük gerilemelerin bile beyin dokusundaki kayıplarla paralellik gösterdiği saptandı.

Araştırma ekibi, 50 yaş üzerindeki binlerce deneğin konuşma paternlerini yapay zeka algoritmalarıyla analiz etti.

Nesnelerin isimlerini hatırlamakta zorlanan bireylerin beyinlerinde, hafızadan sorumlu olan "temporal lob" bölgesinde mikroskobik düzeyde daralmalar yaşandığını gün yüzüne çıkardı.

UZMAN GÖRÜŞÜ: SADECE BİR UNUTKANLIK DEĞİL

Konuyla ilgili görüşlerine başvurulan Toronto Üniversitesi'nden Nöropsikoloji Uzmanı Dr. Nicole Anderson, bu durumun bilişsel rezervin azalmasıyla ilgili olduğunu ifade etti.

Anderson, "Dil ucu fenomeni tek başına bir hastalık tanısı koymak için yeterli değildir; ancak bu durumun sıklığındaki artış, beynin bilgiye erişim yollarında bir blokaj olduğunun göstergesidir. Beyin, doğru veriyi çağırmak için daha fazla enerji harcamaya başladığında, bu durum gelecekteki bir bilişsel yıkımın öncülü olarak kabul edilmelidir" şeklinde konuştu.

ALMANYA'DA YAPILAN ARAŞTIRMA: GRAMER VE KELİME SEÇİMİ

Almanya'daki Max Planck İnsan Biliş ve Beyin Bilimleri Enstitüsü'nde görev yapan Dilbilimci Dr. Angela Friederici ise meseleye farklı bir perspektif getirdi.

Friederici, beynin dil işleme merkezi olan Broca bölgesindeki verimlilik kaybının, bireylerin karmaşık cümleler yerine basit yapılar kurmasına ve spesifik kelimeler yerine "şey", "o", "şu" gibi genel zamirleri kullanmasına neden olduğunu dile getirdi.

Friederici, bu semantik (anlamsal) zayıflamanın, Alzheimer semptomları henüz fiziksel olarak ortaya çıkmadan 10 ila 20 yıl önce başladığını vurguladı.