Plastik kirliliğinin çevresel bir sorundan ziyade doğrudan bir sağlık krizine dönüştüğünü kanıtlayan veriler, bilim dünyasında büyük ses getirdi. Yapılan son araştırmalar, ambalajlı su tercih edenlerin musluk suyu tüketenlere oranla çok daha yüksek seviyede plastik parçacığına maruz kaldığını kanıtladı.

MUSLUK SUYUNA ORANLA 22 KAT DAHA FAZLA PARÇACIK

Çalışma kapsamında incelenen verilerde, yalnızca şişelenmiş su yoluyla alınan mikroplastik miktarının, musluk suyundan gelen 4 bin parçacıklık yıllık ortalamayı katladığı vurgulandı.

Plastik ambalajın üretim süreci, kapağın açılıp kapanması sırasında oluşan sürtünme ve güneş ışığına maruz kalma gibi faktörlerin, bu mikro parçacıkların suya karışmasını hızlandırdığı kaydedildi.

YABANCI UZMANLARDAN KRİTİK UYARILAR

Konuyla ilgili görüş bildiren Columbia Üniversitesi’nden jeokimyacı Dr. Beizhan Yan, nanoplastiklerin boyutları nedeniyle kan dolaşımına ve hatta hücre dokularına sızma kapasitesine sahip olduğuna dikkat çekti.

Dr. Yan, plastik şişe kullanımının azaltılmasının bu maruziyeti doğrudan düşüreceğini belirtti.

Bir diğer önemli değerlendirme ise Viyana Tıp Üniversitesi’nden Dr. Lukas Kenner tarafından yapıldı.

Dr. Kenner, mikroplastiklerin bağırsak mikrobiyotasını bozarak kronik enflamasyona ve metabolik bozukluklara zemin hazırlayabileceğine dair bulguların arttığını ifade etti.

Uzman, plastik parçacıkların taşıdığı kimyasal katkı maddelerinin endokrin sistemi üzerinde yıkıcı etkiler bırakabileceğini sözlerine ekledi.

NANOPLASTİK TEHDİDİ DAHA BÜYÜK OLABİLİR

Bilim insanları, 90 bin rakamının aslında "buzdağının görünen kısmı" olabileceği konusunda uyardı.

Mevcut ölçüm tekniklerinin sadece mikroskobik düzeydeki parçacıkları saptayabildiği, ancak nanometre boyutundaki çok daha küçük ve tehlikeli parçacıkların bu sayıya dahil edilmediği vurgulandı.