Türkiye’ye, Türk milletine savaş açan iki ihanet çetesi birbirine girdi, adeta birbirlerini yiyorlar… Bence mahsuru yok!..

YENİÇAĞ’da geniş haberini okumuştunuz: bebek katili Abdullah Öcalan’a “Dehak” benzetmesi yaparak şeytanlaştıran Barzaniler’den bugünde yeni bir hamle geldi. Kuzey Irak’ta hüküm süren bir zamanların postal yalayıcıları Barzaniler, yine, finanse ettikleri “DARKA MAZI” adlı siteden terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’a ağır hakaretler savurdu. Barzanilere göre “Dehak Apo” aynı zamanda ajanmış!..

Barzanilerin haber/analiz sitesinde yer alan yazının başlığı; ”Sorulması Gereken Rahatsız Edici Soru: Abdullah Öcalan Ajan mı?” şeklinde. Sonra, Öcalan’a saldırmaya şöyle devam etmişler;

“PKK’nın 7 Mayıs’ta kendini feshetmesi ile beraber yakın Kürt tarihini yeniden yorumlamaya ihtiyaç var. Özellikle de Kuzey Kürdistan’daki yakın Kürt tarihi acılar, ölümler, baskıların yarattığı sisli ortamda oldukça görünmez kılınmıştır. Kuzey Kürdistan’ın yakın tarihi propagandaların ve hamasi söylemlerin içinde seçilmez durumdadır.

Kuzey Kürdistan’da öyle bir ortam yaratılmıştır ki bazı soruları sormak, tartışmak ve yeni şeyler söylemek ‘ihanet’ kabul edilmiştir. Abdullah Öcalan’ın ajan olup olmadığı sorusu da bu yasaklı alanlardan biridir. Öcalan 1980’lerleden sonra adım adım dokunulmaz, tartışılmaz, kuşku duyulmaz, her şeyi bilen kutsal bir lider konumuna geldi. Ne var ki, siyasal gerçeklik kutsallık tanımaz. Eğer bir liderin pratiği, sonuçları ve tarihsel rolü halkın çıkarlarıyla sürekli çelişiyorsa, bu soru sadece meşru değil, zorunludur.

Geçmişte Öcalan’ı PKK içinde eleştirenler hain ve tasfiyeci olmakla damgalandı, dışarda ise Öcalan’ı eleştirenler ajan, devlet bağı olan kişiler olarak tanımlandı. Oysa ki bu gün Kürt kamuoyunda giderek daha fazla insan şu hissi dile getiriyor: Ortada açıklanması güç bir süreklilik, tuhaf bir korunmuşluk ve her kritik eşikte Kürtlerin aleyhine işleyen bir sonuç zinciri var. Bu zincirin merkezinde ise Abdullah Öcalan duruyor.”

*

Barzaniler, “Öcalan’ın 17 Şubat 2025 tarihli açıklaması ve PKK’nın kendini feshetmesinden sonra Öcalan’ın süreçlerdeki misyonu, rolü çok daha fazla sorgulanmak durumundadır” diyerek açmışlar ağızlarını yummuşlar gözlerini… Saydırmışlar da saydırmışlar… 1970’lerden alıp ta bugünlere kadar gelip bugünlük son vuruşu şöyle yapmışlar;

“Savaşlar kaybedilebilir, geri çekilmeler olabilir fakat PKK’nin durum savaşı kaybetmek değildir. Bir mücadelenin içini boşaltmaktır. Kuzey’deki devasa ‘Kürtlerin ulusal talepleri’ bir enkaza dönüştürülmüştür. Hatta bundan da önemlisi Kürtlerin, hiçbir şey istemeyen Öcalan’ın özgürlüğün herkese özgürlük getireceği gibi girdaba kapılmaları nasıl açıklanabilir?

Başa dönenelim ve aynı soruyu soralım: ‘Öcalan ajan mı ?’

Dönemleri aşamaları ile kavrayanlar artık bu soruyu bile sormuyor, şu yorumu yapıyor: ‘Öcalan bir ajanın kaybettireceğinden daha fazla kaybettirmiştir’. Yani aslında artık ajan mı değil mi tartışması talidir çünkü Öcalan sorusu, bir kişiyi değil, bir dönemi, bir yöntemi, istikrarlı bir yönlendirmeyi ve bir teslimiyet biçimini sorgulama sorusudur.”

*

Hiç bıkmadan, usanmadan aynı hatırlatmayı yapıp soracağım…

Bir zamanların baş postal yalayıcısı Mesud Barzani, Cizre’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı uzun namlulu silahlara şov, gövde gösterisi yapmıştı. Bu rezaletin sorumluları bulundu mu?.. Bulunduysa haklarında ne gibi işlem yapılıyor?.. Hâlâ bir açıklama yapmamakta ısrarcı mısınız?..

Son soru;

Cumhur İttifakı, Barzaniler ile Abdullah Öcalan arasında kavga böyle devam ederse kesin olarak hangi tarafta yer alacak?.. Veya, arayı bulmak için barış elçiliğine soyunacak mı?..