Geride bıraktığınız pazartesi günü, “Şehit annelerinden özür diliyorum” başlıklı SICAK ANALİZ’de terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın öldürülen PKK’lı teröristlerin yakınlarının kurduğu Anadolu Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne (ANKA-DER) gönderdiği mesajı analiz etmiştik. Öcalan’ın PKK leşlerini “şehit” diye anmasına ve buna malum süreçte izin verilmesine tepkilerimizi dile getirmiştik.
Irak’ın kuzeyinde hüküm süren Barzaniler de bu işe pek hayıflanmış!.. Barzaniler, finanse ettikleri DARKA MAZI adlı haber sitesinden Abdullah Öcalan’ı yaylım ateşine tutmuş en ağır hakaretleri savurmuş. Bugüne kadar olup bitenler, çok açık belli ediyor ki; bir zamanların postal yalayıcıları “büyük kürdistan” hayallerinde bebek katili Abdullah Öcalan’a pay bırakmak istemiyorlar. Hele tahtı ona kaptırmayı hiç niyetli değiller.
DARKA MAZI’da yayınlanan, “Öcalan’ın ANKA-DER kongresine gönderdiği mesaj ve PKK’nin ‘şehitler’ meselesine yaklaşımı….” Başlıklı haber/analiz de yazarın imzası yok. Yani; siz, bunu, “Barzanilerin Abdullah Öcalan’a cevabı“ olarak okuyun. Analiz yazı; “Abdullah Öcalan 52 yıldır, PKK’de hayatını kaybedenleri andı tek bir kez Kürdistan diyemedi…Abdullah Öcalan PKK’nin 52 yılda verdiği kayıplar için yapılan konferansa bir mesaj gönderdi. Öcalan tek bir kez Kürdistan kelimesini kullanmadı, ‘demokratik toplumu inşa etmek için’ hayatlarını kaybetti belirtti. PKK savaşında hayatını kaybeden binlerce insanı anarken bile Kürdistan diyemiyor ise ne zaman Kürdistan diyecek. Aslında bu ‘PKK şehitleri’ konusunda birkaç kelime etmek gerek” diyerek başlıyor. Zırvalıklara geniş geniş yer vermek niyetinde değilim. İhanet çetelerinin arasındaki kavgayı görebilmek için sadece şu satırlara bakmak yeter;
- “Fakat gel gör ki gerçekte şehitlere en büyük ihaneti yayan da PKK’nin kendisidir. PKK ‘şehitlik’ kavramını psikolojik ve sosyolojik olarak istismar etmeyi bir mühendislik olayı gibi ele almış, kurgulamıştır. PKK’nin en çok şehit verdiği dönem 1990’lar sonrasıdır. Fakat Öcalan bu 1990’lar sonrasını gereksiz bir savaş olarak değerlendiriyor. Demek ki ölenlerde gereksiz yere öldüler. Bu anlama geliyor. Yani sen 50 insanın eline silah verip dağa çıkarıyorsun, ölmek kahramanlıktır diyorsun. Fakat sonra valla o savaş yanlıştır diyorsun. Bu şehitlere ihanettin kendisidir, hatta insanların hayatını çalmaktır.”
- “Şimdi ne oldu da PKK şehit ailelerini hatırladı, bunun birçok nedeni var. PKK kendini feshetti, alttan alta bir rahatsızlık var, insanlar ‘öldüğümüzle mi kaldık, ne kazandık ki’ diye konuşuyor. Ve tepki ilerde büyük sorunlara yol açabilir. Şimdi PKK yine “değer aileleri” diyerek hayatını kaybeden ailelerden militan bir kitle yaratmak istiyor. Ayrıca kırılan itibarını korumak için yine ‘şehitlerine’ sarılıyor. Yani amaç yine kendini güçlendirmek.”
*
İhanet sürülerinin ele başları nasıl birbirine girmiş, gördünüz mü?..
Durun daha bitmedi!..
Barzanilerden, Abdullah Öcalan’a gönderilen cevabın son satırı şöyle;
“Öcalan gerçek bir Dehak gibidir. Kendini büyütmek için bu gençlerin başını yemiştir”
Ne demek “Dehak”?..
Bilmeyenler için çeşitli kaynaklardan alıntılayalım;
“MÖ 612’de, Kürdistan’da Asurlu Dehak (Zuhak) isimli çok zalim bir hükümdar vardı. Dehak bir kayanın başında çok sağlam yapılmış bir kalede oturuyordu. Hükümdar Dehak pek çok vahşi hayvanlar ve yılanlar beslerdi. Kendisi gençlerin beyinlerini yediği gibi, hayvanlarına da yedirirdi. Kralı olduğu halkına her gün yenmek üzere hazırlanmış insan beyinlerinin kalesine getirilmesini emretmişti. Bu emre uyan halk, her gün için kralın kalesine hazırlanmış insan beyni götürmeye devam ediyordu. Bir süre sonra, halk bu insanlık dışı beslenmeyi aksattı. Dehak askerlerine, emrini aksatmış olan halkı toplayıp kalesine getirmelerini emretti. Böylece halk askerler tarafından toplanıp kaleye götürüldü. Kalede halktan birçoğu çocuklarını koruduğu için öldürüldüler.
Bir süre sonra daha çocuklarının beyinlerini yenilmek üzere hazırlayıp götüren halk, sonradan çocuklarını kurtarmak için bir yol buldular. Bu sırada Hükümdar Dehak’ın askerleri halk arasında dolaşıp çocukların sayılarını devamlı tespit ettikleri için, halk kurtardıkları çocuklarını dağlara kaçırdı ve orada askeri eğitim verdiler.
Bir gün temizlenerek krala götürülen beyinde, bir kuzu tüyü çıktı. Bunun üzerine kral durumu anladı. Kral ondan sonra kendi askerlerinin, bizzat çocukları kesip beyinlerini hazırlayıp getirmelerini emretti. Bu emirden sonra, askerler çocukları kesip beyinlerini hazırlayıp krala götürüyorlardı…”
Bu yazı için şehit annelerinden özür diliyorum!..Gündem