2025 yılı vatandaşın yoksulluk altında ezildiği bir yıl oldu. Aileler geçim sıkıntısı içerisinde hayatını sürdürmeye çalışırken yoksulluğu en derinden hisseden yine çocuklar oldu.
Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAV) tarafından hazırlanan “Çocuk Haklarında 2025’te Neler Oldu” raporuna göre çocuk hakları geçmiş yıllara göre daha çok görünür olsa da çocukların yaşadıkları sorunlar daha da derinleşti. Çocuk işçiliği gündemden düşmedi.
Cumhuriyet'ten Figen Atalay'a değerlendirmelerde bulunan Derin Yoksulluk Ağı kurucusu Hacer Foggo, 2026 yılında çocuk yoksulluğunun derinleştiği, okul dışında kalan çocuk sayısının ve çocuk işçiliğinin arttığı, giderek geri dönüşü zorlaşan bir döneme girildiğini belirtti.
Foggo, sahada yaptıkları çalışmalarda kira ve gıda fiyatlarının artmasının çocukların beslenmesini doğrudan etkilediğini vurguladı. Beslenemediği için okula gitmek istemeyen evde kardeşlerine ebeveynlik yapmak zorunda kalan çocuklar olduğunu belirten Foggo istatistikler paylaşarak da yaşanan yoksulluğun AB ülkeleri arasında en yüksek risk grubuna olduğumuzu belirtti. Foggo "TÜİK’e göre çocukların yüzde 30.4’ü maddi yoksunluk içinde, yüzde 39.5’i ise yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında. Bu oranlar Türkiye’yi AB ülkeleri arasında en yüksek risk grubuna taşıyor” dedi.
Foggo ayrıca, ergenlik çağındaki erkek çocuklarının maddi yoksulluklar sebebiyle akran zorbalığına uğradığını, beslenme götüremedikleri için utanç duyduklarını dile getirdi.
Foggo, "Her 10 çocuktan biri günlük taze meyve-sebze tüketemiyor, her 4 çocuktan biri düzenli protein alamıyor. Yetersiz beslenmeye bağlı bodurluk oranının yüzde 5.5 seviyesinde seyretmesi, sorunun artık geri dönüşü zor bir eşiğe geldiğini gösteriyor. Okul beslenmesi koyamayan çocuklar derse odaklanamıyor; açlık, devamsızlığı ve okul terkini hızlandırıyor" dedi.
'ÇOCUK EMEĞİ GEÇİCİ BİR KRİZ DEĞİL'
Foggo, çocukların barınma güvencesizliği ve sağlığa erişimde de ciddi sorunlar yaşandığını belirterek, "Sürekli taşınan, karanlıkta kalan, soğukta uyuyan çocuklar için öğrenme, dikkat ve gelecek kurma kapasitesi sistematik olarak geri dönüşü zor biçimde zayıflıyor. 15-17 yaş grubunda işgücüne katılım oranının dört yılda yüzde 16.2’den yüzde 24.9’a yükselmesi ve MESEM kapsamında yüz binlerce çocuğun haftanın büyük bölümünü işletmelerde geçirmesi, 1.5 milyon çocuğun örgün eğitim dışında olması, çocuk emeğinin geçici bir kriz değil, kalıcı bir yoksulluk döngüsüne dönüştüğünü gösteriyor.
Sonuç olarak yaşananlar, bir çocuk yoksulluğu meselesi olmaktan çıkmış, açık bir çocuk hakları ihlaline dönüşmüştür. Çocuğun beslenme, barınma, sağlık ve eğitim hakkı birlikte güvence altına alınmadıkça bu yaralar derinleşerek taşınmaya devam edecektir. Çocuk yoksulluğu artık bir alarm değil, acil durum. Bu aciliyetin 2026’da daha görünür hale gelmesini ve çocuk yoksulluğunun erken, bütüncül ve hak temelli programlarla önlenebilir olduğunun kabul edilmesini istiyorum. Derin Yoksulluk Ağı olarak çocuklar için gıda, giysi ve tablet desteği amacıyla bir yeni yıl kampanyası başlattık. Bir çocukla dayanışmak, yalnızca bugününü değil, o çocuğun yarınını da değiştiriyor ve yaşadığı mahallede bir kelebek etkisi yaratarak pek çok hayatı dönüştürüyor. Bunu gördüm. Buna tanık oldum, bu yüzden 2026’da da dayanışma yaşasın"
ÇOCUKLARA BAĞIŞ ÇAĞRISI
Derin Yoksulluk Ağı “Bir bağış yap; bir çocuğun kışı ve geleceği değişsin. Üşümesin, aç kalmasın, okuldan kopmasın” sloganıyla herkesi çocuklara bağış yapmaya çağırıyor.
İmkanı olan herkesten bot ve mont, kırtasiye, hijyen, beslenme desteği bekleniyor...